Іздеу
Қазан 22, 2020
  • :
  • :

Piyasaları sarsan fonlar, şimdi fakirin sofrasına el uzattı

Piyasaları sarsan fonlar, şimdi fakirin sofrasına el uzattı
 

 

Uluslararası piyasalarda meydana gelen dalgalanma ve kriz, topladıkları paraları kullanarak yatırımcılara yüksek getiri sağlamayı taahhüt eden hedge fonlarını hedefe oturttu. Petrol fiyatlarının 120 dolara çıkmasının, altının onsunun 1.000 doları görmesinin müsebbibi olarak gösterilen bu fonlar gıda fiyatlarına da el attı. Yaptıkları yüklü alımlarla pirincin uluslararası piyasalardaki fiyatının 300 dolardan 1.000 dolara çıkmasına yol açarken tahıl, süt ürünleri, et, şeker ve yağ fiyatlarının bir yılda yüzde 57 yükselmesine sebep oldu. Zaman Gazetesi, ani giriş ve çıkış yaparak piyasaları dalgalandıran hedge fonları masaya yatırdı.

Dünya bir süredir hedge fonla oturup hedge fonla kalkıyor. Yatırım enstrümanlarını yüksek kâr elde etmek uğruna altüst etmekten çekinmeyen bu fonlar için ‘piyasanın çekirge sürüleri’ ya da ‘köpekbalıkları‘ benzetmesi yapılıyor.

Hedge, ‘yüksek riskli yatırım fonlarışeklinde tercüme edilse de aslında riski çok seviyor. Başında iyi eğitim almış, kârlılığı artıracak her yolu mubah sayan, alacağı primi yüksek tutmak için agresif hareketler sergileyen yöneticiler yer alıyor. Diğer fonlar gibi sınırlamalara tabi olmadan portföyünü oluşturup yönetebildikleri için daha fazla risk üstlenebiliyorlar. ABD ve Avrupa ülkelerindeki düzenleyici kurumlar klasik yatırım fonlarına uyguladığı denetlemeleri hedge için yapamıyor. Ham petrolün varil fiyatının 120 dolara fırlamasından altının onsunun 1.000 dolara tırmanmasına kadar uzanan bir dizi olayı tetiklediği ileri sürülen fonların şimdiki hedefi ise gıda ürünleri. 2,1 trilyon dolara hükmeden bu fonlar, pirincin uluslararası piyasalardaki fiyatının 300 dolardan 1.000 dolara çıkmasına sebep oldu. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’ne göre fonların yaptığı büyük hacimli alımlar yüzünden tahıl, süt ürünleri, et, şeker ve yağ fiyatları bir yılda yüzde 57 arttı. Zaman, 1997 Asya krizi ve 1998 yılında Rusya’yı iflasın eşiğine getiren bunalımın müsebbibi olarak da gösterilen hedge fonları ma-saya yatırdı.

Dünya piyasalarını kasıp kavurdular şimdi de fakirin sofrasına el uzattılar “… Bunlar (hedge fonlar) çekirge sürüleri gibi hareket edip Alman sanayiini, şirketlerini ve istihdamını yiyip bitiriyorlar.” Bu sözler Almanya Başbakan Yardımcısı ve Çalışma Bakanı Franz Müntefering’e ait. Alman Borsası‘nı yönetirken hedge fonların baskısı yüzünden istifa etmek zorunda kalan Werner Seifer’ın bu konudaki yaklaşımı ise daha sert: “Bu fonlar Alman ekonomisinin kalbine kadar iniyor ve parçalıyorlar.” Almanya’nın, yani dünyanın üçüncü büyük ekonomisinin bürokratlarını endişeye sevk eden hedge fonlar, son dönemde meydana gelen tüm fiyat hareketlerinin kaynağı olarak gösteriliyor. Ham petrolün varil fiyatının 120 dolara fırlamasından altının onsunun 1.000 dolara tırmanmasına kadar uzanan bir dizi olayı tetiklediği ileri sürülen bu fonların son dönemdeki hedefi ise gıda ürünleri. 2,1 trilyon dolara hükmeden bu fonlar o denli güçlü ki, çok değil, bundan birkaç ay öncesine kadar tonu 300 dolar civarında olan pirincin uluslararası piyasalardaki fiyatının 1.000 doları bulmasına sebep olabiliyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’ne göre bu fonların yaptığı büyük hacimli alımlardan ötürü tahıl, süt ürünleri, et, şeker ve yağ fiyatları Mart 2008’de bir yıl önceye göre yüzde 57 arttı. Hedge fonların günah defterinde yazılı olanlar sadece bununla sınırlı değil elbette. 1997 Asya Krizi ile 1998’de Rusya’yı iflasın eşiğine getiren bunalımın altında da onların imzasının olduğu düşünülüyor. Tıpkı bir dönem Asya ve Avrupa steplerine sinen ‘Moğol korkusu’ gibi kendilerinden önce ölümcül şöhretlere ulaşan bu fonlar, tabii olarak artık uluslararası toplantıların da ana gündem maddesini oluşturuyor. Avrupa Merkez Bankası‘nın geçen yıl yayımlanan ‘Finansal İstikrar Raporu’nda, dünya ekonomisinin karşı karşıya kaldığı en büyük tehlikelerden birisi olarak tanımlandılar. Yine geçen yıl düzenlenen G-7 Zirvesi’nin gündeminde baş sıraya oturmayı başaran ‘hedge fonlar’, gizemli yapıları ve inanılmaz hareket kabiliyetleriyle artık sadece ekonomi bürokratlarının değil, devlet başkanlarının da korkulu rüyası haline geliyor. Hakkında bu kadar çok şey söylenen hedge fonlarla alakalı cevap bekleyen çok sayıda soru var. Bu soruların ilki ve de en önemlisi “Nedir bu hedge fonlar?” olurken ikinci olarak “Bu fonları kimler yönetmektedir?” sorusu akla gelmektedir. Ve tüm bunlardan daha da önemlisi “Bu fonların amacı nedir?” Riski seven zenginlerin tercihi Bütün bu sorulara cevap verebilmek için önce ‘hedge fonları‘ tanımlamak gerekiyor. Piyasa uzmanları tarafından, “Genel anlamda hem kısa hem de uzun vadeli pozisyon alarak ve çeşitli enstrümanları kullanarak yüksek getiri sağlamayı taahhüt eden fonlar.” olarak tanımlanıyorlar. Adını ‘hedge’ kelimesinden, yani ‘riskten korunmak’tan alan bu fonların izlediği yatırım stratejisi ise adıyla çelişen bir görüntü çiziyor. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) uzmanlarının Türkçeye, ‘yüksek riskli yatırım fonu’ olarak çevirdiği bu fonlar, gerek kuruluş, gerek işleyiş ve gerekse para kazanma yöntemleriyle bilinen fonlardan oldukça farklı. Genelde 1 milyon doların üzerinde parası olan yatırımcıları kabul eden bu fonlara para yatırmak için belirli bir gelir düzeyinin üzerinde olma şartı aranıyor. Tıpkı bankalar gibi kendilerine emanet edilen paraları kullanarak yatırımcılara yüksek getiri sağlamayı taahhüt ediyorlar. Yatırılan paranın bir süre (en az bir yıl) içeride tutulmasını zorunlu kılıyorlar. Yüksek kazanç sağlamayı vaat eden bu fonlara asgari anaparanın yüzde 1’i düzeyinde komisyon ödeniyor. Yani 1 milyon dolar yatıran bir yatırımcı, bu paranın 10 bin dolarını peşinen fon yöneticilerinin hesabına yatırıyor. İkinci olarak, bu fonların büyük bir bölümü ‘vergi cennetleri’ olarak bilinen Cayman Adaları, Bermuda, Chanel Adaları, Bahamalar, Lüksemburg gibi ülkelerde kurulduğu için off-shore bankacılıkta olduğu gibi kazancın vergilendirilmesi noktasında da ciddi avantajlar sunuyor. Üçüncüsü bu fonlarda hesabı bulunan müşteriler genelde özel insanlardır. Bundan ötürü fonlar çoğu zaman gizemli bir yapıya sahiptir. Yani bu fonlarda kimin parasının olduğu çoğu zaman cevap aranmayan bir sorudur. Dünyadaki tüm piyasaları yakından izleyen ve tüm piyasalarda boy gösterebilen bu fonların aslında çok fazla personeli yoktur. Ortalama 10 kişinin çalıştığı bu fonların kurulması, çok fazla tecrübe de gerektirmiyor. Dolayısıyla bir hedge fonun başarısı önemli ölçüde yöneticisinin bilgi, beceri ve tecrübesine bağlı. Fon yöneticilerinin büyük bir bölümü gelirlerini aldıkları kâr paylarından sağladıkları için şirketlerin kârlılıkları hayati öneme sahip. Bu yüzden normal yatırım fonlarının almak istemeyecekleri riskleri almaktan asla çekinmemektedirler. Ellerinde 2,1 trilyon dolar var Bugün fonların denetimi altındaki para miktarının 2,1 trilyon dolara ulaşması, piyasadaki etkilerinin daha çok hissedilmesine sebep oluyor. Bu durum onları hem belirsizlik kaynağı, hem de finansal yatırımcıların rehberi haline getiriyor. Diğer yatırımcılar açısından da kılavuz haline gelen bu fonların küresel finansal mimarideki rollerinin artması ekonomi kurmaylarını düşündürüyor. Bir bankacı, tedirginliğin sebeplerini şu sözlerle izah ediyor: “Hedge fonların kural dışı çalışmaları ve şeffaf olmamaları bunları yönetenlere, gerçek varlıklarının çok üzerinde alım satım yapma, sınırsız borçlanma ve riske girme imkânı veriyor. Yine bu fonların hem spekülasyon hem de manipülasyona dönük hamleleri faiz, döviz gibi unsurlarda ani fiyat hareketlerinin yaşanmasına neden oluyor. Spekülasyon ileriyi görmektir. İleride olacakları tahmin ederek risk almaktır. Manipülasyon ise ileride olacaklara yön vermektir. Yani ileride olacakları, menfaat sağlamak için zorla değiştirmektir. Fiyat dalgalanmalarının arkasında ise önemli oranda manipülasyon yatmaktadır.” YARIN: Merkez, hedge fonlara karşı döviz rezervini fazla tutuyor

Merkez bankalarının kâbusu haline geldi

Eski Merkez Bankası Başkanı Yaman Törüner, hedge fonların birçok merkez bankası başkanı için artık bir kâbus haline gelmeye başladığını ifade ediyor. “Bu fonların yüksek hareket kabiliyetleri, merkez bankası başkanlarını tedirgin ediyor.” diyen deneyimli bankacının tespitleri şöyle: “Bugün sıcak para adını verdiğimiz yatırımların büyük bir bölümünü hedge fonlar oluşturmaktadır. Bu yüzden malî piyasalarında büyük miktarda hedge fon bulunan ülkeler, ister istemez muhtemel çıkışlara karşı kasalarında yüksek düzeyde döviz rezervi tutuyorlar. Bugün IMF ile yürütülen programın görünmeyen ayaklarından birisi de budur. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, muhtemel bir çıkışın önüne geçebilmek için yüksek düzeyde döviz rezervi bulundurmaktadır.” Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin’in tespiti de bu yönde: “Bu fonlar köpekbalıklarına benziyorlar. Köpekbalıkları hareket etmediklerinde nasıl dibe çöküyorlarsa bunlar da güçlerini hareketlerinden alıyorlar. Bu yüzden kolay çıkış yapabileceklerine inandıkları borsa ve devlet kâğıtlarını tercih ediyorlar.” Merkez Bankası‘nın elinde bulunan araçların bu fonların ani çıkışlarını önleme noktasında yetersiz kalabileceği uyarısında bulunan Bilgin, bu konuda uluslararası bir alarm mekanizması kurulmasını öneriyor.

Fazla getiri elde etmek için fiyatları suni olarak yükseltiyorlar

Fatih Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr Vildan Serin, hedge fonların 1990’lardan sonra hız kazanan malî küreselleşmenin bir ürünü olduğunu ifade ediyor. Serin, 1990’lardan itibaren finansal küreselleşmenin hız kazanması ve paranın dolaşım hızının artmasının, bu fonlara ilgiyi artırdığı görüşünde: “Bu dönemde Batı piyasalarının ciddi anlamda istikrara kavuşması ve getirilerin düşmesi, fon sayısının patlamasına sebep oldu. Batılı zenginlerin, riskli ama getirisi çok yüksek bu fonlara akın etmesiyle hedge fonların hem büyüklükleri hem de kontrol ettikleri miktarlar artmaya başladı. Bu da ortaya yeni bir sorun çıkardı. Rekabetin artmasıyla birlikte fon toplamak giderek zorlaştı ve hedge fonları yöneten büyük oyuncular, yüksek getiri vaadini karşılayabilmek için spekülasyondan manipülasyona kaymaya başladı.” Serin’in açıklamalarını rakamlar da teyit ediyor. Büyümesi ve gelişmesi özellikle 1990 sonrasında hız kazanan hedge fonların bu tarihte toplam büyüklüğü sadece 39 milyar dolardı. Bu rakam beş yıl sonra 186 milyar dolara ulaştı. 2000 yılına gelindiğinde ise 491 milyar dolara fırlayan fonların, 2005 sonunda ulaştığı büyüklük ise 1 trilyon 105 milyar dolar. Zira yine 1990 yılında 610 olan fon sayısı kötü yönetildiği için batan yüzlerce fona rağmen 1995’te 2 bin 383’e fırlamıştı. Finansal piyasalarda ciddi dalgalanmaların yaşandığı 90’larda kurulan fonların büyük bölümü tasfiye olmasına rağmen, yeni fonların kurulması sayesinde 2000 yılına gelindiğinde fon sayısı 3 bin 873’e yükseldi. Hedge Fund Research tarafından hazırlanan raporlara göre, 2005 sonu itibarıyla dünya üzerinde 8 bin 661 fon faaliyetteydi. Bu rakam, geçen yıl sonu itibarıyla ise 9 bin 500’e ulaştı.

Hedge Fund Intelligence’ın 2007 Ocak verilerine göre, son yıllarda bireysel ve kurumsal yatırımcılar arasında daha popüler hale gelen bu fonların büyüklüğü önceki yıla göre yüzde 30 artarak 2.08 trilyon dolara ulaştı. Fon sayısı aynı dönemde 10 bin 500 olduğu tahmin ediliyor. KPMG Peat Marwick ve RR Capital Management Corp. tarafından yapılan analizlere göre önümüzdeki 7 yıl içinde fon sayısı 25 bine ulaşırken, toplam fon büyüklüğü de 6 trilyon doları aşacak.

Ufuk Şanlı 12 Mayıs 2008, Pazartesi

 

 

 

http://www.zaman.com.tr/dizi.do?dizino=34&title=paranin-zalim-efendileri-hedge-fonlari




Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir